OTEL BİLGİSİ
OTEL KATEGORİSİ | 3 VE 4 YILDIZLI OTELLER |
Amsterdam | Utrecht, Almere, Amersfoort ve Alkmaar bölgeleri |
Lüksemburg | Merkeze 10 – 20 km. mesafedeki oteller |
Paris | Saint-Denis, Aulnay-sous-Bois, Roisny-sous-Bois ve Orly bölgeleri |
Brüksel | Merkeze 10 – 20 km. mesafedeki oteller |
ÖNEMLİ BİLGİLER
UÇUŞ BİLGİSİ
| PARKUR | KALKIŞ | VARIŞ | UÇUŞ KODU | YÖN |
| İSTANBUL SAW – BRÜKSEL CRL | 09:45 | 12:20 | PC 921 | GİDİŞ |
| PARKUR | KALKIŞ | VARIŞ | UÇUŞ KODU | YÖN |
| BRÜKSEL CRL – İSTANBUL SAW | 13:15 | 17:35 | PC 922 | DÖNÜŞ |
1. GÜN - İSTANBUL – BRÜKSEL – PARİS
Hayal gibi bir yolculuğun ilk adımı...
Sabiha Gökçen Havalimanı’nda, Pegasus Hava Yolları kontuarı önünde buluşuyoruz. Bilet ve bagaj işlemlerimizin ardından PC 921 sefer sayılı tarifeli uçuşla Brüksel’e doğru gökyüzüne yükseliyoruz. Avrupa’nın kalbinde yapacağımız bu iniş, bizi gerçek bir masala biraz daha yaklaştırıyor. Brüksel Havalimanı’na vardıktan sonra, bizi bekleyen konforlu otobüsümüzle rotamızı Paris’e çeviriyoruz. Yol boyunca heyecanımız katlanarak artarken, şehre vardığımızda bizi ilk selamlayan Eyfel Kulesi’nin silueti oluyor. Aşkın, sanatın ve ışığın başkenti Paris’te çıktığımız panoramik şehir turunda, tarihin ve estetiğin büyüsüne kapılıyoruz. Louvre Müzesi'nin cam piramidi güneşle parıldarken, Champs-Élysées boyunca uzanan zarif binalar, ihtişamlı Zafer Takı’nın gölgesine kadar bizi adeta zaman yolculuğuna çıkarıyor. Napolyon’un anıt mezarıyla geçmişin izleri daha da derinleşiyor, 3. Aleksandr Köprüsü’nün süslemelerinde Paris’in romantik ruhunu hissediyoruz. Grand Palace ve Petite Palace’ın görkemi, şehrin sanata olan hayranlığını yansıtırken, Fransız Devrimi’ne tanıklık etmiş Concorde Meydanı bir dönemin hikayesini fısıldıyor. Şehir turumuzun ardından günün yorgunluğunu atmak ve Paris gecesinin tadını çıkarmak üzere otelimize geçiyoruz.
Bu gece Paris’te, ışıklar altında...
2. GÜN - PARİS
Sabah, Paris’in kendine has ışığıyla uyanıyoruz. Otelimizde alacağımız kahvaltının ardından dileyen misafirlerimizle birlikte rehberimizin ekstra olarak düzenleyeceği unutulmaz bir Paris Kombine Turu’na başlıyoruz. (Kişi başı 95€) İlk durağımız, şehrin simgesi Eiffel Kulesi... Demirden bir şiir gibi gökyüzüne yükselen bu ikonik yapının ikinci katına çıktığınızda Paris’in eşsiz siluetini kuşbakışı izleme fırsatı yakalayacaksınız. Ardından Seine Nehri’nin zarif kollarında yapacağımız tekne gezisinde, Paris’in adalarla çevrili romantik kalbini ve her biri birer sanat eseri olan köprülerini sudan seyretmenin ayrıcalığını yaşıyoruz. Bu görsel şölenin ardından rotamızı şehrin en yüksek ve en eski noktası Montmartre Tepesi’ne çeviriyoruz. Fünikülerle yapacağımız kısa ama etkileyici bir yolculukla ulaştığımız bu bohem atmosferde, Sacré-Cœur Bazilikası’nın bembeyaz kubbeleri bizi karşılıyor. Tertre Meydanı'nda zaman adeta duruyor; ressamların fırçalarından dökülen renklerle Paris yeniden resmediliyor. Dilerseniz küçük bir tablo satın alabilir, dilerseniz Paris'in sizi nasıl gördüğünü bir portreyle ölümsüzleştirebilirsiniz. Turumuzun bir sonraki bölümünde Seine kıyısındaki zarafetiyle Notre Dame Katedrali’ni ziyaret ediyoruz. Victor Hugo’nun satırlarında ölümsüzleşmiş bu gotik yapı, bizi tarih ve edebiyatın iç içe geçtiği zamanlara götürüyor. Katedralin hemen önündeki Paris’in “sıfır noktası”nda fotoğraf molası veriyor, bu anı hafızamıza ve objektiflerimize kazıyoruz. Günün sonunda otelimize dönüyor, kısa bir dinlenme fırsatı buluyoruz. Fakat Paris geceleri ayrı bir masal anlatır… Dileyen misafirlerimiz akşam rehberimizin ekstra olarak düzenleyeceği Paris by Night Turu’na katılarak (Kişi başı 30€), şehrin ışıklarla dans eden yüzünü keşfetme şansı yakalayabilir. Gece, hayranlıkla izlediğimiz bu şehrin sessizliğinde sona ererken biz de dinlenmek üzere otelimize dönüyoruz.
Paris’in gecesi, düşler kadar gerçek...
3. GÜN - PARİS – LÜKSEMBURG
Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Avrupa’nın kalbinde yer alan Lüksemburg’a doğru yola çıkıyoruz. Dileyen misafirlerimiz, rehberimizin güzergah üzeri ekstra olarak düzenleyeceği Reims (Champagne) Turuna katılabilirler (Kişi başı 35€). Champagne bölgesinin zarif başkenti Reims, tarih boyunca Fransız krallarının taç giyme törenlerine tanıklık etmiş, görkemli yapıları ve şaraplarıyla ün kazanmış bir şehir. Gotik mimarinin başyapıtlarından Reims Katedrali’nin büyüleyici cephesi karşısında durup taş işçiliğine hayran kalacak, The Palace of Tau ve Saint Remi Bazilikası ile kentin ruhuna dokunacaksınız. Roma döneminden kalma La Porte de Mars ise sizi adeta zamanın ötesine taşıyacak. Reims’in ardından, sınırları küçük ama ruhu büyük bir ülkeye doğru devam ediyoruz. Akşamüstü saatlerinde varacağımız Lüksemburg, sessiz ama gösterişli bir başkent… Burada yapacağımız panoramik şehir turunda, masalsı bir vadinin ortasında kıvrılarak akan Petrus Nehri, dar sokakları ve taş yapılarıyla UNESCO Dünya Mirası kabul edilen eski şehir bölgesi, zarif mimarisiyle Anayasa Meydanı, gotik tarzıyla dikkat çeken katedral ve ihtişamlı dış cephesiyle Dükler Sarayı bizi karşılıyor. Şehrin gündüzden geceye geçişini izlerken, bu huzurlu atmosferde zaman bir an duruyor sanki… Turumuzun ardından otelimize geçiyoruz.
Gecemiz Lüksemburg’un zarif sessizliğinde.
4. GÜN - LÜKSEMBURG
Güne otelimizde alacağımız keyifli bir kahvaltıyla başlıyoruz. Ardından sizi dilediğinizce değerlendirebileceğiniz bir gün bekliyor. Ancak Alsace bölgesinin kartpostallara ilham veren güzelliklerini keşfetmek isteyen misafirlerimiz için, rehberimizin ekstra olarak düzenleyeceği Alsace Harikaları: Strasbourg & Colmar Turuna katılma fırsatı sunuluyor (Kişi başı 90€). Bu özel turda ilk durağımız, Orta Çağ’dan bugüne masalsı atmosferini koruyarak gelen, kanallar üzerine kurulmuş zarif şehir Colmar. Rengârenk çiçeklerle süslenmiş ahşap evler, sanki pastel bir tabloyu andıran sokaklar boyunca dizilmiş. Le Petit Venise yani “Küçük Venedik” olarak bilinen bu büyüleyici yerleşimde, her köşe başı başka bir güzellik fısıldıyor. Sessizce akan suyun üzerindeki taş köprülerden geçerken, Colmar’ın zamansız ruhuna kendinizi bırakacaksınız. Bu romantik keşfin ardından Alsace’in başkenti Strasbourg’a doğru yola çıkıyoruz. Avrupa’nın siyasal kalbinde yer alan bu şehir, Fransız ve Alman kültürünün zarif bir sentezi niteliğinde. Panoramik turumuzda Strasbourg’un kalbinde yer alan Kleber Meydanı ile başlıyoruz. Şehrin en büyük ve en canlı meydanı olan bu alan, tarih boyunca protestolardan sanat etkinliklerine kadar pek çok olaya sahne olmuş; Strasbourg’un sosyal ruhunu en iyi yansıtan yerlerden biri. Ardından, Avrupa’nın siyasal nabzını tutan Avrupa Parlamentosu binasının önünden geçiyoruz. Cam ve çelikten oluşan modern mimarisiyle bu yapı, birliğin şeffaflık ve birlik mesajını sembolize ediyor. Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Mahkemesi ise Strasbourg’un neden “Avrupa’nın vicdanı” olarak anıldığını açıkça ortaya koyuyor. Bu iki kurum da adalet, insan hakları ve demokrasi değerlerinin koruyucusu olarak şehri sadece bir kültür merkezi değil, aynı zamanda evrensel hukuk ve etik değerlerin başkenti haline getiriyor. Sonrasında, zarif barok mimarisiyle göz kamaştıran Rohan Sarayı karşımıza çıkıyor. Geçmişte prenslerin ve piskoposların yaşadığı bu gösterişli yapı, bugün sanat galerilerine ve müzelere ev sahipliği yaparak geçmişle bugünü bir araya getiriyor. Ve Alsaz Müzesi... Tarihi bir evin içine kurulu bu sevimli müze, geleneksel kıyafetler, el yapımı objeler ve dönemsel dekorasyonlarıyla bölgenin köklü yaşam kültürünü adeta ev sıcaklığında ziyaretçilere sunuyor. Her biri kendi hikâyesini anlatan bu duraklar, Strasbourg’un sadece bir şehir değil, yüzyılların birikimiyle örülmüş yaşayan bir kültür mozaiği olduğunu bir kez daha hissettiriyor bizlere. Günün doruk noktası ise şehrin göz bebeği olan Strasbourg Notre Dame Katedrali. Gotik mimarinin en görkemli örneklerinden biri kabul edilen bu devasa yapı, hem zarafeti hem de büyüklüğüyle adeta gökyüzüne ulaşmaya çalışan taş bir dua gibi. Katedralin süslü cephesi ve zarif kuleleri arasında yükselen sanat ve inanç, ziyaretçilerine sessiz ama derin bir hayranlık bırakıyor.
Dolu dolu geçen günün ardından otelimize dönüyor, Alsace’in düşsel izlerini kalbimizde taşıyarak geceye karışıyoruz.
5. GÜN - LÜKSEMBURG -AMSTERDAM
Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Avrupa'nın kuzeyine doğru uzanan keyifli bir yolculuk başlıyor. Rotamız Amsterdam, fakat yol üzerinde zamanı geriye saracağımız özel bir durak var: Arzu eden misafirlerimiz, rehberimizin güzergah üzeri ekstra olarak düzenleyeceği Trier Turuna (Kişi başı 35€) katılabilirler. Moselle Nehri kıyısında kurulu, Almanya’nın en eski yerleşimlerinden biri olan Trier, Roma İmparatorluğu’ndan günümüze uzanan büyüleyici mirasıyla adeta açık hava müzesi niteliğinde. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu şehir, antik yapıları ve taş sokaklarıyla ziyaretçilerine zamanda bir yolculuk vaat ediyor. Turumuz sırasında, bir zamanlar Roma İmparatoru'nun tören salonu olan etkileyici Konstantin Bazilikası (Aula Palatina), düşünce dünyasına yön veren büyük filozof Karl Marx’ın doğduğu ev, şehrin simgesi haline gelmiş görkemli Porta Nigra Kapısı ve görkemli Trier Katedrali bizleri karşılayacak başlıca duraklar arasında. Bu etkileyici ziyaretin ardından, yeniden yollara düşüyor ve Amsterdam’a doğru ilerliyoruz. Hollanda'nın başkenti Amsterdam’a varışımızla birlikte, şehirle ilk tanışmamızı gerçekleştireceğimiz panoramik bir keşfe çıkıyoruz. Şehrin kalbi sayılan Dam Meydanı, tarihî dokusuyla göz kamaştıran Kraliyet Sarayı, rengârenk tezgahları ve mis kokulu laleleriyle ünlü Çiçek Pazarı ve gece-gündüz farklı hikâyelere ev sahipliği yapan Kırmızı Fener Sokağı, turumuzda göreceğimiz başlıca noktalar arasında. Bu etkileyici günü geride bırakırken, otelimize doğru hareket ediyoruz. Dinlenmek ve ertesi günün keşiflerine hazırlanmak üzere odalarımıza yerleşiyoruz.
6. GÜN - AMSTERDAM
Güne otelimizde alacağımız keyifli bir kahvaltıyla başlıyoruz. Ardından gün boyu Amsterdam’da dilediğiniz gibi vakit geçirebileceğiniz serbest zaman sizleri bekliyor. Ancak bu büyüleyici coğrafyayı çok daha yakından tanımak isteyen misafirlerimiz, rehberimizin ekstra olarak düzenleyeceği Muhteşem Hollanda Turuna (Kişi başı 85€) katılabilirler. Bu unutulmaz turda ilk olarak, masalsı güzellikteki Amsterdam kanallarında yapacağımız tekne turu ile başlıyoruz. “Kuzeyin Venedik’i” olarak anılan Amsterdam’ın içinden geçen kanallar, zarif taş köprüler ve suya yansıyan tarihi binalar eşliğinde dingin bir yolculuğa çıkıyoruz. Ardından, yüzyıllardır elmas kesimiyle ünlü bir mücevher fabrikasında gerçekleştireceğimiz ziyaretle, Hollanda’nın zarif taşlara olan ustalığını yakından keşfetme fırsatımız olacak. Bir sonraki durağımız, kartpostallardan fırlamış gibi görünen balıkçı kasabası Volendam. Renkli limanı, nostaljik ahşap evleri ve balık kokan rüzgârlarıyla bu şirin kasaba, “Hollanda’nın gerçek güzelliğini görmek isteyen Volendam’a gitmeli” dizelerine neden ilham verdiğini size ilk adımda hissettirecek. Burada deniz kıyısında yürüyüş yapabilir, yerel dükkânlardan hediyelik eşyalar alabilir ve geleneksel balıkçı kıyafetleriyle fotoğraf çektirebilirsiniz. Volendam sonrası kısa bir yolculukla Marken kasabasına ulaşıyoruz. Adeta zamanın durmuş gibi hissettirdiği bu huzurlu yerde, geleneksel Hollanda evleri arasında dolaşırken bölgenin eski balıkçı kültürünü ve gündelik yaşamını gözlemleyebilirsiniz. El emeği ürünler sunan küçük dükkânlar ise alışveriş yapmak isteyenleri bekliyor. Turumuzun finalinde ise Hollanda'nın simgelerinden biri olan Zaanse Schans kasabasına uğruyoruz. Burada, dönen yel değirmenlerinin büyüleyici görüntüsü eşliğinde kendinizi adeta bir tabloya bakıyormuş gibi hissedeceksiniz. Yeşil ahşap evler, peynir imalathaneleri ve nostaljik atmosferiyle bu kasaba, turumuzun unutulmaz anlarından biri olacak. Dolu dolu geçen bu günün ardından otelimize dönüyoruz. Dinlenmek ve geceyi huzurla geçirmek üzere odalarımıza yerleşiyoruz.
7. GÜN - AMSTERDAM – BRÜKSEL
Sabah otelimizde alacağımız keyifli kahvaltının ardından, Avrupa'nın kalbi sayılan Brüksel’e doğru yola çıkıyoruz. Dileyen misafirlerimiz rehberimizin güzergah üzeri ekstra olarak düzenleyeceği Brugge Turuna (Kişi başı 35€) katılabilirler. Orta Çağ’dan kalma dokusunu bugüne dek korumayı başarmış, adeta yaşayan bir tabloyu andıran Brugge, dar sokakları, çiçekli pencereleri, taş köprüleri ve sakin kanallarıyla görenleri kendine hayran bırakıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu masalsı şehir, yalnızca mimarisiyle değil, dünyaca ünlü el yapımı çikolataları ve butik dükkanlarıyla da hafızalarda iz bırakıyor. Brugge sokaklarında dolaşırken zamanın yavaşladığını, romantizmin tüm şehre yayıldığını hissedeceksiniz. Bu büyüleyici ziyaretten sonra Brüksel yolculuğumuza devam ediyoruz. Şehre varışımızı takiben gerçekleştireceğimiz panoramik Brüksel şehir turunda, şehrin hem tarihî hem de modern yüzünü keşfetme fırsatı bulacağız. Turumuz boyunca Belçika Kraliyet Ailesi’nin resmi konutu olan zarif Kraliyet Sarayı, Uzak Doğu’nun büyüsünü Avrupa’ya taşıyan Çin ve Japon Evleri, şehrin kalbi sayılan ve görkemiyle UNESCO listesinde yer alan Grand Place Meydanı, tarihi Borsa Binası, Brüksel’in simgesi haline gelmiş devasa Atomium Anıtı, sporun kalbi Heysel Stadyumu ve tabii ki şehrin en sempatik simgelerinden biri olan Manneken Pis heykeli panoramik olarak göreceğimiz yerler arasında olacak. Şehir turumuzun ardından otelimize transfer oluyoruz. Günün yorgunluğunu atmak ve geceye huzurla hazırlanmak üzere odalarımıza yerleşiyoruz
8. GÜN - BRÜKSEL – İSTANBUL
Sabah otelimizde alacağımız son kahvaltının ardından, uçuş saatimize bağlı olarak Brüksel Havalimanı’na transfer sağlanıyor. Bagaj teslimi ve check-in işlemlerinin ardından, Pegasus Hava Yolları’nın PC 922 sayılı tarifeli seferi ile İstanbul’a hareket ediyoruz. İstanbul’a varışımızla birlikte, unutulmaz anılarla dolu bu rüya gibi Benelux–Paris–Alsace turumuzu tamamlıyoruz.
Her yolculuk bir hikâye, her durak bir hatıradır…
Renkli şehirler, tarih kokan sokaklar ve birlikte atılan kahkahalar artık valizlerimizde saklı birer hatıra. Yeni coğrafyalarda yeniden buluşmak, birlikte keşfetmek ve tekrar gülümsemek dileğiyle…
Hoşça kalın, yüreğiniz hep yolda kalsın.
